Bu sefer de sizlerle Fütürizm nedir, Fütürist kimdir, Fütüristik düşünce nedir vb kavramlar hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Neden derseniz çünkü “Gelecek geldi”. Hem de çok hızlı geldi. Peki bundan sonrası için hazır mıyız? Bu soruyu neden soruyorum derseniz, çünkü insanoğlunun evrimine baktığımızda bizler homosapiens olarak ortaya çıktığımız 350.000 yıl evvelinden bugüne kadar doğal seleksiyon ya da diğer adıyla doğal seçilim ile geldik. Yani yaşadığı ortama uyum sağlama konusunda daha başarılı olan bireyler, hayatta kalabilme yönünden daha avantajlı olduklarından kendilerindeki elverişli özellikleri bir sonraki nesile aktardılar ve öyle öyle devam ederek bu zamana kadar geldik.
Sonuçta popülasyon uyum sağlamada başarılı olan bireylerden oluştu. O zamanlar doğaya ve doğal koşulların değişimine ve zorluklarına uyum önemliydi. Günümüzde de durum değişmedi. Evrimleşme sürecinde doğaya adaptasyonun yerini şimdi bilgisayarların ve internetin doğuşu ile çok hızlı gelişen ve değişen bilgi teknolojilerine adaptasyon yani modern yaşama adaptasyon aldı. Kendimizi geleceğe taşıyabilmemiz için bizim de bu değişimlere uyumlanmamız ama bunu bilinçli yapmamız gerekiyor. Peki bu Fütürizm denen şeye nasıl uyumlanacağız ve neler yapmalıyız?
Ama tüm bunlardan önce gelin Fütürizm’in kısaca bir tanımına bakalım.
İçerik Başlıkları
ToggleFütürizm Nedir?
Fütürizm ilk olarak 20 Şubat 1909’da Paris gazetesi Le Figaro’nun İtalyan şair ve editör Filippo Tommaso Marinetti’nin bir manifestosunu yayınlamasıyla duyurulmuş ve Marinetti, Fütürizm kelimesini, geçmişin sanatını bir kenara atma, kültür ve toplumda değişimi, özgünlüğü ve yeniliği kutlama hedefini yansıtmak için icat etmiş. Marinetti bu manifestosu ile yeniliği, içinde bulunduğu zamanın teknolojik hareketliliğini, değişimi, fikirsel çatışmaları ve tüm bunlarla gelen yenilikçi değişimin gücünü ve güzelliğini yüceltiyordu. Böyle bir manifestonun bir sanatçıdan çıkmasını ise ayrıca değerli bulduğumu söylemeliyim.
1909’larda duyurduğu bu Manifesto ile Marinetti geleneksel değerleri reddederek, kasıtlı olarak halkın öfkesini uyandırmayı ve tartışmaları uyandırmayı amaçlıyordu. Senelerce yapay zeka ve zeka ile ilgilenen biri olarak kendimce benim de yapmaya gayret ettiğim gibi bir uyanışı ve sorgulatmayı amaçladığını düşünüyorum.
Yani aynen 1980’lerde HP CEO’su Lewis E.Blatt’ın dediği gibi: “Sizi geçmişte ne başarıya ulaştırdıysa bunu gelecekte yapamayacaktır”.
Fütürizm başlangıçta İtalya’dan doğmuş ve bir İtalyan Fütürizmi tanımı türemişse de, günümüzde bu kavram her ülke ve insan için geçerlidir. Ayrıca ilk tanımlandığı hali ile sadece sanat ve edebiyatta değil, günümüzde mimarlık, inşaat, eğitim, endüstri, müzik, dans, film, teknoloji, gıda, kimya, tıp, kültür vb. her sektörü içine almıştır.
Bu manifestoda “dünyadaki yeni güzellik hızdır” dendiğini ve ayrıca fütüristlerin de “görüş alanımızı, sadece önümüzdeki pencerenin bize izin verdiği kadarıyla sınırlamıyoruz. Balkondaki adamın görüp yaşadığı duyguları da tüm çevresiyle vermek istiyoruz” dediklerini görüyoruz. Sonuç olarak daha büyük bir perspektiften baktığımızda fütürizm ve fütüristlerin, kendine amaç olarak objeyi değil insanın iç yaşantısını, ruhunu da ele aldıklarını görüyoruz. Yani başlangıçta en azından niyetleri buydu.
Teknolojinin yakaladığı ivmenin gezegenimizi, yaşadığımız toplumları ve bizleri hızla dönüştürdüğünü hepimiz görüyoruz. Peki ama bunlara dair KAVRAYIŞIMIZI da dönüştürdü mü? Bugün bu teknolojik sistemlere öylesine gömülmüş haldeyiz ki pratiğimizi de, düşünce tarzımızı da onlar şekillendiriyor. Ne bu sistemlerin dışında durabiliyoruz ne de onlarsız düşünebiliyoruz. Peki o zaman bir yandan fütürizmin önüne geçemeyeceksek diğer yandan kendimiz için ne yapmamız lazım? Yukarda da fütüristlerin en başta söyledikleri gibi ruhumuzu ve zihnimizi için içine nasıl katacağız?
Fütüristik yaklaşımlarla tetiklenen teknolojik, ekonomik, siyasal ve toplumsal değişimler insanların çoğunu yoksullaştırıp zenginle fakir arasındaki uçurumu genişletiyorsa ve bunun sonucunda zıvanadan çıkmış bir ekonomik, siyasi ve toplumsal çöküşler yaşanıyor ve tüm bunlar da hepimiz için bir varoluşsal tehdit oluşturuyorsa ne yapmamız gerekiyor?
Fütürist yaklaşımların akabinde ortaya çıkacak her türlü riskin çözümü noktasında da Fütüristlerin sorumluluk almaları gerektiğini düşünüyorum. O zaman Fütüriste bakalım birazda.
Fütürist Ne Demek?
Wikipedia’dan baktığımızda, Fütüristleri, “uzmanlıkları veya ilgi alanları fütüroloji olan veya gelecekle ilgili tahminleri ve olasılıkları ve bunların günümüzden nasıl ortaya çıkabileceklerini sistematik olarak keşfetme girişimi olan insanlar” olarak tanımladıklarını görürüz. Kısaca tanımlarsak geleceği araştıran insanlardır.
Fütüristik Kime Denir?
Fütürist Kimdir?
Daha genel olarak bakarsak, vizyonerler, öngörü danışmanları, kurumsal stratejistler, politika analistleri, kültürel eleştirmenler, planlamacılar, pazarlamacılar, tahminciler, tahmin piyasası geliştiricileri, yol haritacılar, operasyon araştırmacıları, yatırım yöneticileri vb. gibi birçok farklı meslekten profesyonel kişileri ve/veya akademik grupları içerir. Bu kişiler bilgi teknolojileri bilimi, ekonomi, mühendislik, kentsel tasarım, evrimsel biyoloji, tarih, yönetim, matematik, felsefe, fizik bilimleri, siyaset bilimi, psikoloji, antropoloji vb. birçok farklı disiplinden eğitim almış uzmanlar olabilirler. Bununla birlikte geleceğe yönelik trend analizi, sosyolojik analizler, sistem teorisi yaklaşımlarını biliyor ve gerekli teknolojik çalışmaları yapabiliyor olmaları gerekiyor.
İşte bu noktada şunu belirtmeden edemeyeceğim: Bu fütürist liderler sadece geleceğe yönelik fikir, kavram ya da önerileri paylaşmakla kalmamalı; içinde bulundukları toplumun kavrayışlarını da ilerletecek bu yeni düzen / yaşam / teknoloji / model vs uyumlanabilecekleri bir düşünme biçimi de kazandırma noktasında öncülük yapmalılar diye düşünüyorum.
Yani yeni bir gelecek yaratmanın “onda birinin düşünmek, onda dokuzunun yapmak olduğu” fikrine kesinlikle katılmıyorum. Çünkü
- Teknolojinin bizi götürdüğü yerde deliye mi döneceğiz, yoksa huzur mu bulacağız; bu sorunun cevabını dünyadaki yerimizi, birbirimizle ve makinelerle – teknoloji ile ilişkimizi düşünme ve kavrama biçimimiz verecek.
- Gelecek güzel gelecekse, kime nasıl gelecek?
- Geleceğin hızına insanın kavrayışı ve zekası, ruhu, duyguları aklı yetişecek mi?
- Yapay zekayı sürekli güncelleştiriyoruz. Peki insanın zekasını kim nasıl güncelleştirecek?
- Teknolojinin, makinaların, sanatın vs geleceğini düşündüğümüz kadar sosyolojik, psikolojik ve biyolojik bir varlık olan insanın tüm bu yenilikçi yaklaşımlara, geleceğe adaptasyonu için ihtiyaç duyacağı psikolojik desteği kim sağlayacak?
Fütürizm Akımı Temsilcileri
Tesla, Einstein, Stephan Hawking gibi bana göre ana fütüristler dışında internetten Fütüristleri araştırdığımızda ise aşağıdaki isimleri görüyorum.
- Michio Kaku
- Michell Zappa
- Doug Stephens
- Ray Kurzweil
- Thomas Frey
- Patrick Dixon
- Abishur Prakash
- Graeme Codrington
- Martin Ford
- Buckminster Fuller
- Michael A. Rogers
- Faith Popcorn
- Stanisław Lem
- Michael A. Rogers
Tüm bu isimlerin yanı sıra mutlaka Aldous Huxley’in de bir fütürist olarak anılması gerektiğini düşünüyorum.
Bunların dışında, Türkiye’deki Fütüristler arasında ise Ufuk tarhan ve Alphan Manas’ı sayabilirim.
Fütürizm Akımı Amacı
Fütürizmin arkasındaki temel fikir, sanatla ilgili modası geçmiş, geleneksel kavramları silip süpürmeye çalıştılar. Bunun yerine, bunları makine çağının enerjik bir kutlamasıyla değiştirmek istediler. Ana odak noktası, geleceğin dinamik bir vizyonunu temsil etmekti. Bu nedenle, genellikle kentsel manzaraları ve trenler, arabalar ve uçaklar dahil yeni teknolojileri tasvir ettiler. Değişimi ilerleteceklerine inanarak hızı, şiddeti ve işçi sınıflarını yücelttiler.
Fütüristler sanatlarında hareket ve dinamizm elde etmek için hız ve hareketi ifade edecek teknikler geliştirdiler. Bu teknikler bulanıklaştırma ve tekrarlamayı içeriyordu. Kübistlerden benimsedikleri bir yöntem olan güç hatlarını da kullandılar. Fütüristler resim, mimari, heykel, edebiyat, tiyatro ve müzik gibi çok çeşitli sanat formlarında çalıştılar.
Akımın Ünlü Eserleri
Akımın ünlü sanat eserlerinin başında, 1913 yılında Umberto Boccioni, Uzayda Sürekliliğin Eşsiz Biçimleri çalışması görülüyor. Şimdiye kadar yapılmış en ikonik Fütürist sanat eseri olduğu belirtilen Umberto Boccioni’nin Unique Forms of Continuity in Space, ileriye doğru yürüyen bir “Kübo-Fütürist” figürdür. Figürün güçlü bacakları, rüzgar ve hız gibi güçler tarafından oyulmuş, ileriye doğru yürüyor gibi görünüyor. Bu modern insan makinesi, İtalya’nın kendisini modern bir ulus olarak tanımlama arayışının bir alegorisi olarak okunabilir.
Bana burada ilginç gelen ise bundan 109 sene evvel bir sanat eseri üzerinden “modern insan makinesinin” anlatılması oldu. Ray Kurzweil bu insan makinesini tanımını “Singularity” ismi ile ilk olarafk 30 sene evvel kullanmıştı. Dikkat çekmek istediğim bakın sanattaki yaratıcılığın yani sağ beynin, hayal gücünün nasıl inovatif fikirleri ve yaratılığı da beslediği. O zaman bir yandan insanların sağ beyinlerini hayal güçlerini beslemek amaçlı desteklerken, bir yandan da kavramsal – bütünsel bakışlarını beslemek noktasında sol yani analitik beyinlerini de desteklemek. Nasıl desteklemek? Tabiki eğitim, etkinlik, sanat vb bir takım faaliyetlerle
İnsan için evrenin sınırları kendi düşüncesinin sınırları kadardır. Kendimizi bir bilgi çağında bulduk ama düşünmeyi öğrenebildik mi? Dünyayı aydınlatması düşünülen enformasyon ve fütürizm, üzerinde fikir birliğine varılmış bir dünya görüşü ve bir gerçeklik üretmiyor maalesef. Bilgiyi, teknolojiyi ve fütürist yaklaşımlara biçtiğimiz değer sadece karlı bir meta ise, arkası toplumsal kavrayış, bilinçsel dönüşüm açısından boş ise kendimizi yani mental ve ruhsal insan varlığımızı karanlık bir çağın içinde bulmamak içten bile değil. Nedir kendimizi içinde buluverdiğimiz uygarlık? Neyin nesi bu meslekler, yeni makineler, teknolojiler vs?
Şunu demeye çalışıyorum: Makineleri, teknolojileri, sanatı, edebiyatı vs geleceğe taşırken zihinlerimizi de, duygularımızı da, ruhumuzu da bu değişimlere doğru adapte olacak ve tüm bu yeni yaklaşımları doğru yönetebilecek, gerekçelerini anlayabilecek, kullanabilecek şekilde geleceğe taşıyor muyuz?
Düşünmeyi düşünüyor muyuz? Ya da düşünmeyi düşündürtebiliyor muyuz?
Konu ile İlgili Kitap Önerilerim
- Aldous Huxley (Cesur Yeni Dünya)
- Ray Kurzweil (İnsanlık 2.0)
- James Bridle (Yeni Karanlık Çağ)
- Michael Talbot (Holografik Evren)
- Stanislav Grof (Kozmik Oyun)
- Futurist Brian David Johnson
- Martin Rees (Dünyanın Sonu)
Kısaca yine söylemek istediğim, dıştaki dünyayı bir takım ekonomik, ticari, siyasal vb sebeplerle değiştirirken ve işlerimizi geleceğe taşırken bunlarla beraber yaşayacak ve adapte olması gereken insanı, en başta söylediğim gibi homosapiens’i unutmayalım! Yoksa konu aynen Harari’nin kitabında da belirttiği noktaya gelir: “Yola önemsiz bir hayvan olarak başlayan insanoğlu Tanrılar katına ulaşmak uğruna kendinimi yok ediyor acaba?”
Bence düşünmekte fayda var!